“Karma evlilik” mağduru çocukların sorunlarını süreci yakından takip eden biri olarak gözlemlemekteyim ve bu konuyla ilgili tartışmaların ırkçılık sınırlarını aşan noktaya gelmesinden derin üzüntü duyuyorum.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yöneten zihniyet, anayasaya, insan haklarına ve AB ruhuna ters yasayla, ebeveynlerinden biri Kıbrıslı olmayanların çocuklarına vatandaşlık vermiyor.

Bardağın boş tarafından bakanlar konuyu Türkiyeli birinin çocuğuna vatandaşlık verilmiyor şeklinde yorumluyor. Bardağın dolu tarafından bakmayı deneyenler ise Kıbrıslı birinin çocuğuna vatandaşlık verilmediği şeklinde süreci okuyor.

Karma evlilik mağduriyetiyle ilgili bu yıl yoğun bir dönem yaşanıyor. Niyazi Kızılyürek insan haklarına aykırı olan bu tutumu uluslararası platforma taşırken ülkemizde de bu alanda mücadele etmek için iki sivil oluşum aktif olarak çalışmaya başladı.

Mücadele, yargıda, sokakta, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekecek girişimlerle devam ederken, şimdi de içimizde, kendini “solcu” olarak tanımlayan ve insan haklarına saygılı olduğunu söyleyen, sonrasında ise “ama” sözcüğüyle başlayan cümleye devam eden kişilerin ırkçı yaklaşımıyla mücadele gerekli oldu.

Bu yöndeki yazıları ve sosyal medyada bu yazıların altına gelen yorumları titizlikle inceleyen biri olarak şu tespitimi paylaşmak istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti yönetimine nefret duyan bazı kişiler, devlete öfkelerini yansıtamadıkları için vatandaşları üzerinden Türkiye siyasetini dövmeye çalışıyorlar. Bu zihniyettekiler, karma evlilik mağduru çocukların ebeveynlerinden birinin Kıbrıslı olmasına rağmen, kendisi gibi aynı haklara sahip olmaması gerektiğini iddia ederek Kıbrıslı bir ebeveyne ne kadar haksızlık ettiklerini umursamıyorlar. Kendilerinin sahip olduğu hakka, Kıbrıslı olmayan biriyle evlenen bir Kıbrıslının çocuğunun da hakkı olduğunu kabullenmek zor geliyor onlara. Ama dönüp de sonra insan haklarından bahsediliyor.

Maalesef bu duruşa sabitlenmiş kişilerle tartışmak çok yorucu oluyor. Ben bazılarıyla tartışmayı denedim ama bağnaz düşünceden ve bardağın dolu tarafından bakmayı denemekten kaçıyorlar, çünkü öyle yaparlarsa ‘Türkiye’ye kustukları nefret hedefine ulaşmayacak” algısından kurtulamıyorlar.

Kıbrıs Türk siyasetinin “karma evlilik” mağdurlarına bakışı ise şöyle: Sağ siyaset bu mücadele başarıya ulaşırsa toplumların yakınlaşmasına katkı sağlanabilir endişesindedir. O nedenle yurttaşının bu sorununu görmezden geliyor. Sol siyaset ise genellikle yukarıda anlatmaya çalıştığım ve ırkçı olarak tanımladığım bakış açısında olanların eleştirel saldırısına uğramaktan korktuğu için sessiz. Maalesef bu konuya ilgi gösteren sol siyasetçinin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Elbette konuyu mümkün olduğunca gündemde tutmak ve anlatmak önemlidir. Kimliksizler Derneği ve Karma Evlilik Sorunu Çözüm Hareketi, farkındalığı artırıp çeşitli yöntemlerle mücadelelerini sürdürürken son zamanlarda sevgili meslektaşlarım Cenk Mutluyakalı ve Ahmet Karagözlü de konuyu gündemde tutmak için yaptıkları yayınlarla tartışma her açıdan devam ediyor.

Hukuk mücadelesi yanında, konuyu uluslararası platformlara taşımak, güneyde tartışılmasına katkı sağlama yanında ülkemizde de samimiyetle konunun tartışılıp siyaseti de içine çekmek gerektiği düşüncesindeyim.

Maalesef iletişim içinde olduğum birçok kişinin bu konuyla ilgili ırkçılık boyutunda görüşlerini öğrenmek çok üzücü, konuşarak onlara bu haklı mağduriyeti anlatmak enerjimizin yettiği ya da umudu taşıdığımız son ana kadar sürdürmek hepimizin görevidir.

Karma evlilik mağdurları Kıbrıs Cumhuriyeti’nden sonra ikinci darbeyi, bu ırkçı yaklaşımlarla çocukken birlikte oynadığı, aynı okul sıralarını paylaştığı, komşusu, arkadaşı gibi yakın gördüklerinden dahi almaktadır.

Ülkemizde 15 binin üzerinde karma evlilik mağduru olduğunu düşünürsek, aralarında hepimizin arkadaşı ve akrabaları olduğunu öngörüp onları rencide edecek üsluptan kaçınmak, karşı da olsak düşüncemizi saygı çerçevesinde tartışmak en doğrusudur.

Karma evlilik çocuklarının mağduriyetine ırkçı söylemlerle bir mağduriyet daha eklemek yerine, sabır, akıl, soğukkanlılık ve çoğalarak mücadele daha ileri noktaya taşınmalıdır.