Fevzi Beyar abimiz, basının amcasının vefatı hepimizi derinden üzdü. Etrafındaki insanların hayatına olumlu dokunuşlar yapan biri olarak ben de bu özelliğinin meyvesini yiyenlerdenim.

Hiçbir mazeretin başarının yerini tutmadığını bana öğreten kişidir.

Yapmadığım işten dolayı kızmadan, sadece bir soru sorarak bana ders vermiş ve hayatım boyunca aklımdan çıkarmayacağım bir öğüdü beynime kazımıştı.

Gazeteciliğe başladığım dönemde Halkın Sesi’nin spor şefi olan Fevzi abi, spora meraklı olan bana verdiği bazı görevler vardı. Severek yaptığım bu işlerden biri haftanın panoramasını çıkartmaktı.

Bir Pazartesi akşamüzeri, yoğun işlerimden dolayı bu görevi yerine getirememiştim. Haber merkezinde bana verilen görevleri yerine getirene kadar gün batımı gelmiş ve ben haftanın panoramasını yapamamıştım.

Mazeterimi ıkına sıkına söylediğim Fevzi abi, “Güzelyurt’a giderken Yılmazköy’ü geçtikten sonraki sonraki tepede ne yazıldığını biliyor musun” diye sorduğunda, orada bir yazı olduğunu anımsıyorum ama ne yazdığına dikkat etmemiştim. Yarın git de oku deyip bıraktı.

Kendi kendimi kemirmeye başladım ve ertesi günü gidip o yazıyı okudum. Bugün değiştirilmiş ama o dönemde tepede Atatürk’ün bugün bile ders veren  “Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz” sözü vardı.

Öğleden sonra haber merkezine gelip gülümseyerek bana baktığında benim mahcubiyetim ve dersimi aldığımı anlamış ve bir daha konuyu da açmamıştır.

Sakin duruşu ve her söylediğinin aldında ciddi anlamlar barındıran ifadeler kullanan biri olarak benim de hayatımda birçok kişi gibi önemli rol oynadı.

Sevgili Hüseyin Ekmekçi’nin bugün paylaştığı aşağıdaki iki fotoğraf, 30 yılı ifade etmektedir. Yazda biraraya gelmiş ve anıları tazelemiştik. Yakın tarihte öğrenilen hastalığı ona mücadele şansı bile vermeden aramızdan ayrılıp gitti.

Basındaki genç mesaryalı gazetecilerin koruyucu meleğini yarın sonsuz yolculuğuna uğurlayacağız. Hoşçakal Fevzi abi....