Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre’nin son günlerdeki açıklamalarına bakıldığında ne kadar kötü politikacılarımız olduğu yine yüzümüze bir şamar olarak geldi.
Yıllarca kendisi için “faşist” denilmesinden rahatsız olan Zorlu Töre, “ben faşist değilim” diye açıklama yaptığı gün meclisteki polisleri yerinden etmişti.
Çok da umursanmadı kendisinin faşist olmadığını söylemesi, çünkü toplumda herkes kimin ne olduğunu biliyor.
Ancak, koltuğun başını nasıl döndürdüğünü itibar için 3 yakın koruma istemesiyle ilan etti.
Töre, aslında itibar için koruma isterken, itibarsız olduğunu itiraf ettiğinin farkında mı acaba, yoksa öyle görünmek umurunda mı değil anlayamadım.
Koruma ve itibar arasındaki ilişkinin Zorlu Töre’nin savunduğu gibi olmadığını anlatmak için 2 örnek yeterli olacak kanısındayım.
Yakın tarihte siyasete veda eden Almanya Başkanı Merkel’in korumasız, kendi ev ihtiyaçları için sürekli markete giden biri olması ya da Almanya ekonomi bakanının işe bisikletiyle gitmesini örnek verdiğimizde orası Avrupa diyebiliriz.
Ama daha yakın örneğimiz de bulunuyor. Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra koruma önerisini reddeden Tufan Erhürman Zorlu Töre’nin her meclis oturumunda karşısında oturuyor. İtibar istiyorsa başını kaldırıp Tufan Erhürman’a baksın…
Ülkede çözülmesi beklenen birçok sorun varken yönetici konumundaki politikacıların kaprisleri, kişisel gösteriş ataklarından sıyrılmaları ve gerçek anlamda görevlerini yapmaları gerektiğini sürekli hatırlatmamız lazım. İtibarın, korumalarla gezme değil, görevinin gereğini yapmakla olabileceğini bilinmeli…