UBP-HP hükümeti güvenoyu almadan kendi kendini yıpratmaya başladı bile. Evet, rakipleri tarafından değil kendi kendine. Bazı nedenleri tartışalım. Kudret Özersay doğal olarak, bir önceki hükümetin yürümemesinde diğer partileri suçlayacak ki kendisini sütten çıkmış ak kaşık olarak göstersin. Bunun için canla başla uğraşıyor Ersin Tatar ise başbakanlık koltuğunun havasına öyle bir alıştı ki, yaptığı her konuşmada cumhurbaşkanına sataşma zorunluluğu hissediyor izlenimi veriyor. Bazıları gerginlik bazıları ise espri konusuna dönüp kahkahalarla sonuçlandığını etkinliklerde gözlemliyoruz. Parti başkanları bu odaklarını devam ettirirken tabanları da çalkantılı konumunu koruyor. HP’de ara sıra devam eden istifalar dışında bir refleks görülmezken daha dinamik bir yapısı olan UBP’de durum daha farklı. Hüseyin Özgürgün’e polis tarafından yanlış beyan ve malvarlığı ile ilgili dava dosyalanma sürecini UBP içindeki bazı kesimler Tatar’a eleştiri malzemesine döndürdü. Açıkça parti başkanını eleştirmeyenler, bu süreci ortak Kudret Özersay’a mal ederek, dolaylı yolda Ersin Tatar’a dişlerini gösteriyorlar. Hüseyin Özgürgün, Kudret Özersay’a güvenmediğini beyan edebilir ve bundan dolayı da onu da oylayacak bir sürece girmeyip hükümete güvenoyu vermeyebilir. Ama ben beklerdim ki meclis kürsüsünden bunlar aktarılsın, gerekçeleri sıralansın ve sonra da Özgürgün demokratik hakkını kullansın. UBP içinde HP ile koalisyon konusu içine sindirmeyenlerin büyük çoğunluğu “bekle gör” stratejisi uyguluyor. Belki de en doğrusu budur. Şans vermek gerek. Ama kabine oluşumundan hoşnut olmayanlar da Özgürgün’e destek beyanları patlatarak, Özersay’ı bunun sorumlusu gösterip, onunla hükümet kuran Tatar’ı yıpratmayı deniyorlar. Akıl alacak işler değil ama birileri düşünüyor ve uyguluyor. UBP tabanı bugünlerde normalde kabullenemeyeceği yeni pozisyonlarla kaşı karşıya kalıyor. Bunun ilk örneği Spor Dairesi Müdürlüğü’nde yaşanıyor. Buna yenileri eklenecek de. Trajikomik bir pozisyonla karşı karşıyayız. Daire UBP’de, müdürünü HP atayacak. Antlaşma bu, ama söz verilen UBP’li ne olacak. Onun yetkili görünmesi formülü işlesin diye Spor Dairesi’nin bağlı olduğu başbakanlık müdürlüğü bu kişiye verilecek ki denge sağlansınmış. Diğer bakanlıklarda önümüzdeki haftalarda yaşayacağımız benzer çelişkiler hep hükümeti yıpratmaya aday konulardandır. Kendi formülleriyle kendi başlarını ağrıtıyorlar. Görülüyor ki, HP, kendi fonu olan ve almayı başaramadığı daire ve kurumları kendinin yöneteceği formüle UBP’yi ikna etti, ki koalisyon kuruldu. Ama neden? Neden illa parası, fonu olan kurumlar? Bu soruyu yönelttiğimizde aldığımız iki yanıt var. Birincisi, fonları kendisi kullansın, ikincisi de ortağına bu fonların kullanımı konusunda güvenmemesi. Üçüncü bir yanıt duyamadım ve bu iki yanıttan hangisi doğru olursa olsun ortada bir samimiyetsizlik ve toplumsal düşünceden kopukluk görüyorum. Koalisyon pazarlıklarının en anlamsız gördüğüm Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nde HP’nin ısrar etmesi ve bu dairenin HP kanadına devredilip Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na verilmesidir. “Bu ısrar nedendi?” sorusu yanıt bekler. Eğer kamuoyunu bu noktada tatmin etme gerekliliği duyulmamaya devam edilirse, ortaktan gelen iddialar kamuoyunda kabul görecek ve ileride atılacak her küçük adımda bırakılan boşluk doldurulacak. İlk defa bir hükümet güvenoyu almadan ortaklar birbirlerini çekiştirmeye başladı. Ortaklarının koalisyon pazarlığındaki tavırlarını işittirip, onların yıpratılması için canla başla çalışanlar var. Bu gösteriyor ki her iki partilinin tabanında genel bir hoşnutsuzluk var ve parti liderleri bunun önünü kesemezse bu da hükümetin icraatlarını sekteye uğratacak. Henüz güvenoyu almayan bu hükümetin, gaflar, çelişkili açıklamalara, acayip uygulamalar da eklenince ömrünü dörtlü koalisyondan uzun görmediğimi de not ederek yazımı bitirmek isterim.