KIBRIS

Tatar: Bu karar tarafımızdan kabul edilemez

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 30 Ocak 2023 tarihli kararını değerlendiren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, söz konusu kararın kabul edilemeyeceğini belirtti.

Kararda yer alan Kıbrıs’ın gerçeklerine aykırı ve yanıltıcı ifadelerin KKTC tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Söz konusu karar, haksız ve siyasi bir karar olup BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli 186 sayılı kararını hatırlatmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, Tatar yazılı açıklamasında şunlara yer verdi:

“186 saylı kararla Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti ‘Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti’ olarak tanınırken, ABD’nin Kıbrıs özel temsilcilerinden Nelson Ledsky şu açıklamayı yapmıştı: ‘Dosyaları incelettim, BM Güvenlik Konseyi’nce alınan bu karar, hukuki kurallara dayanan bir karar değildir. Bu karar, siyasi mülahazalarla alınmış bir karardır.’

BM Güvenlik Konseyi’nin söz konusu son kararı da 1964 yılından bu yana devam eden Rum tarafını destekleyici tutumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunun en bariz örneği de Kıbrıs Türk halkının eşit kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin silah zoruyla bir Rum devletine dönüştürülmüş olmasına hâlâ daha seyirci kalınması, Rum devletinin tüm adayı temsil edercesine ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanınmasına devam edilmesi ve Kıbrıs Türk halkının kendi özgür iradesiyle kurmuş olduğu devletinin göz ardı edilmesidir.

BM Güvenlik Konseyi’nin bu tutumu devam ettiği sürece de Kıbrıs konusuna çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Kıbrıs’ta bulunacak olan kalıcı, adil ve yaşayabilir bir çözüm şekli, tarafımızdan önerildiği gibi egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı olup Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak olan gerçekçi tek çözüm yolu da budur. Çünkü Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı demokrasi vardır. BM Güvenlik Konseyi bu gerçeği görmeli ve tutumunu değiştirmelidir.

arada şunu bir kez daha hatırlatmakta büyük yarar vardır ki; Kıbrıs Türk halkının devletinin temelleri, 1964 Ocak ayının ilk günlerinde kurulan Genel Komite Yönetimi’ne dayanmaktadır. Bunu, Geçici Türk Yönetimi, Türk Yönetimi, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, KTFD ve KKTC izlemiştir. Bu nedenle ‘60 yıldır devlete sahibiz’ diyebiliyoruz ve devletimizi ayaklar altında çiğnetmemeye kararlıyız.

Kıbrıs Türk halkını, federal temele dayalı gerçekleşmesi mümkün olamayan bir çözüm şekli uğruna bir 50 yıl daha müzakere masalarında oyalamaya kimsenin hakkı yoktur. Rum tarafının federasyon anlayışı ve hedefi, Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak, güvencemiz olan Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak ve halkımızı azınlık yapmaktır. Bunları da asla kabul edemeyiz. Özellikle Annan Planı referandumunda yaşananlar ile Crans Montana görüşmelerinde yaşananlar, Kıbrıs’ta federasyona dayalı çözüm şeklinin mümkün olmadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Müzakereler için ortak zemin olmadığı gibi eşit egemenliğimiz ve eşit uluslararası statümüz kabul edilmeden müzakere masasına da oturacak değiliz. BMGK de bu gerçeği bilmesine rağmen, Rum tarafını destekleyici şekilde federasyon dayatmasında bulunmaktadır.

-‘Maraş açılımı konusundaki tehditkâr ifadeler kabul edilemez’

Güvenlik Konseyi’nin söz konusu kararında, kapalı Maraş açılımı konusundaki tehditkâr ifadeleri de kabul edilemezdir. Türk tarafının 1977 yılından bu yana Maraş konusunda yapmış olduğu tüm olumlu önerilerin, Rum tarafınca reddedildiği de BM kayıtlarında mevcuttur. Maraş konusunun yer aldığı Annan Planı’nı da reddeden yine Rum tarafı olmuştur. Gerçekleştirdiğimiz kapalı Maraş açılımı, uluslararası hukuka ve insan haklarına dayanmakta olup insanlığa büyük bir hizmettir. Rumların da dahil olduğu mülk sahiplerine Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden başvuru hakkı tanınmış olup Rumların başvuruları da devam etmektedir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise hukuk dışı ve insan haklarına aykırı bir şekilde ölüm tehditleriyle Rumların başvurularını engellemeye çalışmaktadır. Maraş, KKTC’nin toprağı olup KKTC egemenliğindedir. Bu bölge üzerinde kimseye de kontrol hakkı verilemez. Tüm baskılara ve tehditlere rağmen Maraş açılımı devam edecektir.

-‘BM ve AB’nin ayıbı…’

Kıbrıs Türk halkı üzerinde ‘zulüm’ diye nitelendirilen izolasyonlar ve ambargolar devam ederken, söz konusu kararda, ‘ada içi ticaretin artmasından duyulan memnuniyet’ ifade edilerek bunun pek bir anlamı yoktur. Önemli olan Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyon ve ambargoların sona erdirilmesidir. Unutmayalım ki; Annan Planı referandumunda ‘Kıbrıs Türkleri evet derse izolasyonlar ve ambargolar kaldırılacak, Kıbrıs Türkleri açıkta ve soğukta bırakılmayacak’ sözü, BM ve AB yetkilileri tarafından verilirken, bu sözler yerine getirilmemiştir. Bu da BM ile AB’nin bir diğer ayıbıdır.

-‘BMGK kendi vurgu yaptığı modele inançsızlığını kayda geçirmiştir’

BM Barış Gücü’nün görev süresinin altı ay yerine 1 yıl daha uzatılması, yeni seçilecek olan Rum lider döneminde de uzlaşma şansının olmayacağının BM tarafından kabul edildiğini ifade etmektedir. BMGK bir sonraki kararını bir yıl sonra alacağını deklare ederek aslında bizzat vurgu yaptığı modele olan inançsızlığını da kayda geçirmiştir.

-‘Samimi ve iyi niyetli yaklaşımlarımız devam etmektedir’

Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve yaşayabilir bir antlaşmadan yanayız ve çözüme yönelik samimi ve iyi niyetli yaklaşımlarımız da devam etmektedir. Buna rağmen Rum tarafı olumsuz tutumunu sürdürmekte, ‘Kıbrıs’ın tek sahibi’ zihniyetiyle hareket etmektedir. Tarafımızdan, 1 Temmuz ve 8 Temmuz 2022 tarihlerinde BM aracılığıyla sunmuş olduğumuz yapıcı önerilerimizin, Rum tarafınca reddedildiği de bilinmektedir.

-‘KKTC egemendir’

Halkımızın mücadelesi ve özgür iradesiyle kurduğu KKTC, egemendir. Halkımız, kendi geleceğini kendi belirleyecektir. Devletimizin ve halkımızın geleceğini, Rum tarafının inisiyatifine tabi kılmak isteyenler bir kez daha başarısızlığa uğrayacaktır. Onurlu ve haklı mücadelemize devam edeceğiz. TC Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın BM 77. Genel Kurulu’nda yaptığı tarihi konuşmada, tüm devletlere ‘KKTC’yi tanıyın’ çağrısında bulunmasıyla Kıbrıs konusunda yeni bir dönem başlamıştır. Her platformda desteğini esirgemeyen başta TC Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan olmak üzere TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Türk diplomasisine ve Anavatan Türkiye’ye bir kez daha teşekkürlerimi sunarım. Halkımız müsterih olsun. Yeni dönemde, yeni yolda azim ve kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.”