KIBRIS

Şan: Daha güzel yarınların bizlerin olacağına hiç şüphemiz olmadığı gibi, bunun için durmadan çalışıyoruz

İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin nasıl aşılacağıyla ilgili öneri diye sunulan yüzeysel ifadelerin özeti, “bana dokunmadan bir şeyler yapın” anlamı taşıyor.

İçinde bulunduğumuz ortamın bir girdap gibi her geçen gün hepimizi kapsayacağını göremeden bizim kurtuluşumuz için onlar fedakarlık yapsın anlayışından sıyrılamayacağız.

Krizden nasıl kurtulacağımızı düşüneceğimize yeni terimlerle tanıştık. ‘Kriz fırsatçıları’nın türediğini marketlerdeki fiyatlardan görüyoruz. Hatta kasaya giden ürünlerde etiketin nasıl değiştirildiği örnekleri duyar olduk. Dövizin artış oranının çok üzerinde market rafındaki ürüne zam koyma insafsızlığını hep birlikte şahit oluyoruz.

Hükümetin almaya başladığı öneriler tatmin edici değil. Ama bir adımdır ve yapıcı önerilerle yenilerinin yaratılmasını sağlayacağımız yerde, oluşan krizi hükümetin basiretsizliğine mal edecek kadar yüzeysel konuşanları bile dinliyoruz hayretler içinde.

Bayram harcamaları piyasaların krizi hissetmesini biraz geciktirdi. Ama bu hafta itibarıyla her hane gelirine göre bir tasarrufa yönelecektir.

Bu sütunda daha önce de aktarıldığı gibi maaşı ev taksitinin altında ya da civarlarında olan biri aybaşı ne yapacak sorusunun yanıtı yok.

Ev taksitini ödemeyip hacize gidecek süreçte kaderini mi beklesin yoksa elektrik faturasını ödeyip de karanlıkta kalmanın önüne mi geçsin. Her iki seçeneğin içinde karnını doyuracak gıda beslenmesi yok.

Bu halde kara düşünceler içinde aybaşının gelmemesini isteyenlerin sayısı az değil. Hele de asgari ücret maaş alan biri ne yapacak düşünemiyorum bile.

Bu halde hepimizin etrafında birileri varken, bunu görmezden gelerek kaç gün daha geçirebiliriz ki?

Bu tür krizlerde devletin bazı gelirlerden vazgeçebilmesi için bazı giderlerini de azaltması gerekir.

Bu yol izlenerek, vergi indirimine karşılık fon artırımı yöntemini uygulayan hükümetin ilk adımının bu krizi atlatmaya yeterli olmadığını herkes teslim ediyor.

düşük hapı sipariş

Başbakan Tufan Erhürman, sürekli olarak toplumsal seferberlikten söz ediyor.

Bu söylemin sık tekrarı her an bu yönde bir adım atılacağı beklentisini uyandırdı. Bugünkü ortamda görüyorum ki, söylemlerle toplum seferberliğe hazırlanma girişimleri karşılık bulmuyor.

Gümrük çalışanlarının ek mesai kesintisine karşı tavrı gösteriyor ki kamu görevlileri hiçbir şeyden feragat etme niyetinde değil ve grev tehdidini de hemen gösterdi. Bir sendika, üyesine gönderdiği mesajda hükümet karşısında elinin ne kadar güçlü olduğuna vurgu yaparak rahat olun mesajı atıyorsa bu yapıdan nasıl fedakarlık beklenebilir.

Tabipler Birliği, üyelerine en düşük tarifeden ücret alın çağrısı yapıyor. Zaten onların en düşük dediği bile vatandaş için uçuktu. Ama üyesine, “hastalarınıza ödemeleri karşılığı fatura kesin, vergi kaçırmayın” diye bir çağrı yapsa toplumu düşünen bir pozisyonda olduğuna inanabilirdik. Zaten doktorların bazıları, en azından benim gittiklerimin bazıları normal tarifenin altında ücret alıyor. Tarifeye kılı kılına uyan zaten bu çağrıyı dikkate almayacağını onlar da biliyor.

İşin özeti, kimse kendinden başlayarak nasıl ve ne oranda fedakarlıkta bulunabileceğini tartışmıyor. Sürecin toplumsal seferberliğe dönüşebilmesi için hükümetin açıklayacağı bir paketin arkasında sağlam durması ve her kesime dengeli bir yaklaşım sergileyen açılımlar sunması gerekir. Ancak böylelikle, toplum her kesimindeki duyarlı ve anlayışlı insanlardan destek alsın. Ve ülkesinin herkese adil davranan bir düzen içinde kalkındırılacağını hisseden birçok kişinin hükümete destek vereceği inancındayım.

Eğer bunlar yapılmazsa günü birlik çare arayış ve/veya kaçışların sonunda toplu çöküşü yaşayacağız. Kimsenin kurtulmayacağı aşikar görünen bir süreçte olduğumuzu görüp, henüz günlük yaşantısı etkilenmeyenler, konumlarının böyle devam edeceği yanılgısı ve bencilliğinden sıyrılmalıdır.

Ama her şeyin başı, hükümetin icraatlarında halka adil olduğunu inandırmasında yatır.