Samimiyetsizlik ve yalanın gölgesinde sığ siyasetimizin son kurbanı

Ali Pilli’nin görevden alınması durumunda halktan büyük tepki göreceğini bildiği için 2 hafta önce aldığı karardan vazgeçen Başbakan Ersan Saner, istifa etmesi için taciz ettiği Ali Pilli’yi ne oldu da görevden aldı?

Bu konuda gözlemelere dayalı birçok şey yazılabiler. Ne yazık ki, bu soruya verilecek her yanıt ülkemizdeki siyasetin ne kadar basit olduğunun göstergesidir.

Başbakan Saner, 10 gün önce “kabineyi değiştirmem gündemde yok” diyerek topluma yalan söylemiştir. Pilli’nin görevden alınacağı haberlerini “yalan” diye yanıtlayan başbakan 10 gün sonra yalan dediğini yaprak halkının ona olan güvenini sarstı.

Halkın Saner’e güvenmemesi ve onu samimiyetsiz buluşunu sosyal medyayı 5 dakika takip edersek net olarak görebiliriz. Özellikle dün BRT ekranlarında Pilli’yi görevden aldığını kendisine söylemediğini kabul etmesi gelinen durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Bir başbakan görevden aldığı kişinin yüzüne bunu söyleyemiyor ve o kişi bakanlıktan alındığını medyadan öğreniyorsa, bundan sonra birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar. Bilemem. Ama bu Saner’in henüz UBP lideri olamadığı ya da lideri gibi davranamadığının da göstergesidir.

Gelelim baştaki soruya, diken üstünde olan ve her milletvekilinin desteğine ihtiyacı olan Saner’in meclisin çalıştırılması için parti içinde samimiyetsizliğinden dolayı böyle gerginlikler yaratma lüksü yokken neden bunlar oldu?

Bu sorunun gerçek yanıtı bugün görünür değil, o cevaba zamanla ulaşacağımızı düşünüyorum. Ali Pilli’nin aşı politikasını iyi yönetmediği söylemleri de gerekli bir gerekçe olmaktan yoksundur. Nedeni ise, evet kötü yönetmiş olabilir ama bu kötü yönetim tartışmaları son günlerin gündemidir. Saner, haftalar öncesinden Pilli’yi görevden almaya karar verdiyse bu söylemi de gerçek değildir.

Ali Pilli’nin yorulduğu söyleminde Başbakan Ersan Saner’e hak veriyorum. Ama neden yorulduğuyla ilgili ise zıt cephelerdeyiz. Ben de birçok kişi gibi Pilli’nin yorgunluğunun altında hükümetten gelen baskılarla mücadele etmesi olduğu görüşündeyim. Bunu herkes biliyor, kapanma konusunda Ali Pilli dinlenseydi vaka sayıları günlük 80’leri bulmazdı. Ekonomik gerkeçelerle Pilli ve sağlık üst kurulunu dinlemeyen hükümet, bu süreci daha büyük kayıplarla geçirilmesine yol açtığının farkındayız. O dönemde kapanma olsaydı belki de yarın ekonomi çok daha huzurlu bir çalışma ortamında açılacaktır.

Ali Pilli ile Başbakan Saner arasındaki sorunun derinliğini öğrenmek için görüştüğüm kabine üyelerinin söylemleri ise başlıkta da bahsettiğim sığ siyaseti ortaya çıkartmıştır. Bazı bakanlar da bu süreçte Ali Pilli’nin bakanlar kurulunun önünde görünmesinden rahatsız olmalarıdır. Sağlık Bakanı, sadece sağlıkla ilgili gelişmeleri aktarmaktan başka birşey yapmamasına rağmen toplum tarafından kabul görmesi ve destek alması kabine arkadaşlarını rahatsız etmiş.

Aşı ithali meselesi ise dikkatle takip edilecek yeni bir süreçtir. Hükümetteki iki partiye mensup bazı işadamlarının bakanlar aracılığıyla hükümete taşıdıkları ülkeye aşı ithal etme girişimlerine set koymasının Ali Pilli’nin kellesinin alınma sesebi olduğundan korkuyorum.

Türkiye ve AB’den aşı hibe etmelerini beklemenin ötesine geçip KKTC’nin de kendi aşısını satın almasına soğuk bakmıyorum. Ama, bunun yolunun nasıl olabileceği rüşvet tartışmalarının gölgesinde olmamalıdır.

Ali Pilli’nin görevden alınmasının altında Resmiye Canaltay’a makam yaratmak olduğunu düşünmüyorum. Ama her dönem bunun için de Derviş Eroğlu’na söz verildiğini bilmeyen yoktur. Ali Pilli çok acemice başladığı bakanlık sürecinde zamanla halkın gönlüne taht kurdu. Ama dilerim, görevden alınmasının faturası acımasız eleştirilerle Ünal Üstel ve Resmiye Canaltay’dan çıkartılmaz.