RENK KÖRLÜĞÜ

Merhaba sevgili okurlar,

Ben doktor İbrahim Azimli ve bugünkü yazımda sizlere renk körlüğü hastalığını anlatacağım.

Renk körlüğü belirli renkleri, kısmen veya tamamen görememe veya ayırt edememe, hastalıklarına verilen genel bir addır. Bu duruma renk körlüğü yerine renk algılama yetersizliği demek aslında daha doğru olur. Biyolojik temel bilimlerde bu hastalığa Daltonizm adı verilir.

Hastalık daha çok kalıtsal kökenli olmakla birlikte göz, optik sinir, beyin hasarına veya bazı kimyasal maddelere maruz kalmaya bağlı sonradan gelişebilir. Bazı ilaçlar da renkli görmede bozukluk yapar. Ayrıca yaşlı bireylerde göz içi lenslerin dejenerasyonuna bağlı etraflarını daha koyu ve karanlık görürler; bu da renk görmede problemlere sebep olur.

Renk algılama bozuklukları oldukça sıktır. Her 12 erkekten birinde görülürken, kadınlarda bu duruma her 250 kadından birinde izlenir.

Kalıtsal bir hastalık olduğundan bu tür problemleri olan ailelere verilecek genetik danışmanlık önemlidir. Anneler kendileri renk körü olmadan renk körlüğünü çocuklarına geçirebilirler. İletim yolu genellikle anneden erkek çocuğa geçiş tarzındadır. Kadınların renk körü olmaları, ancak babalarının renk körü, annelerinin de taşıyıcı olma durumunda olanaklıdır.

Önceden belirlenecek renk körlüğü özellikle çocuklara ve gençlere meslek hayatlarına doğru yön vermeleri konusunda çok önemlidir. Geç tespit yapıldığında büyük hayal kırıklığı ve telafisi zor kayıplar oluşacaktır.

Görme organımız olan göze giren uygun dalga boylarındaki ışık enerjisi lens yardımıyla görme reseptörlerinin yoğun olarak bulunduğu gözün retina kısmına odaklanır. Burada reseptör hücreleri tarafından oluşturulan aksiyon potansiyelleri göz sinirleri yoluyla beyindeki görme merkezine iletilir ve böylece görme olayı tamamlanmış olur.

Görme reseptörleri, ışık enerjisinin belli dalga boylarına duyarlıdırlar. Bu reseptörler başlıca iki ayrı grupta incelenirler. Bunlardan gece görmekten ve karanlığa adaptasyondan sorumlu olanlar "basil", aydınlıkta görme ve görme keskinliğinden sorumlu olan reseptörler ise, "koni" reseptörleri diye isimlendirilirler. Koni reseptörleri 3 gruba ayrılır ve 3 temel rengi algılarlar: Bunlar Kırmızı, Mavi ve Yeşil’dir. Her reseptörün etkilendiği ışık dalga boyu aralığı geniş olduğu için, genellikle gözümüze gelen ışık dalgaları, birden fazla koni reseptörünü uyarırlar. İşte bu üç rengin karışımıyla, değişik renkleri tanımamız mümkün olur.

Eğer bir kimse renk görmede yalnızca iki koni hücresine sahipse ve bu iki renk ile onların karışımlarını görüyorsa, bu şekilde renk görmeye "dikromatik renk görme” denir. Örneğin kırmızı rengi ayırt eden koni hücresinin olmadığı durumunda sadece koyu kırmızı renk algılanamaz. Kişinin gördüğü renkler koni hücreleri ile ilgili olarak yeşil, mavi ve bu iki rengin karışımıyla görülen renklerdir. Benzer şeyleri yeşil veya sarı renkli koni hücrelerin yokluğu için de tanımlayabiliriz.

Yalnızca tek renk konisinin bulunup, iki renk konisinin olmadığı renk görmeye ise, "monokromatik renk görme” adı verilir. Örneğin; yalnızca mavi rengi algılayan mavi renk konilerinin bulunup kırmızı ve yeşil renk konilerinin bulunmadığı durumda kişi, kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edemez. Bu tıp renk körlüğüne “kırmızı - yeşil renk körlüğü” denir. Bu en sık rastlanılan renk körlüğüdür.

Anopia, renk görme ile ilgili her üç koninin de bulunmadığı durumdur. Bu durumda tam renk körü olan kişi yalnızca siyah beyaz olarak görür.

Birçok kişi renk körü olduğunu kendiliğinden fark etmez. Pigmentlerin eksiklik derecesine göre normale yakın görmeden, çok ileri derede karışıklıklara yol açabilecek derecelerde olabilir. Bir çok olguda özellikle aydınlatmanın kötü olduğu ortamlarda soluk renkler gibi canlı renkler de karıştırılabilir. Çok nadir durumda kişi sadece siyah, beyaz ve gri tonlarını görür.

Renk görme muayenesi İshihara denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır. Teşhiste diğer bir yöntem renkli iplikleri karıştırıp, şahıstan renkleri gruplandırarak ayırmasının istenmesidir. Renk görme ile ilgili problemi olanlar bu işlemi beceremezler.

Çoğu vaka genetik kökenli olduğundan bu tür renk körlüğünde maalesef tedavi şansı yoktur. Özel yoğunluk ve renk tonunda üretilen tek renkli kontakt lensler hastaların renkleri doğru algılamasını yardımcı olur. Bu tür lensleri uygulanan hastaların büyük çoğunluğunda renk görmede önemli oranda düzelme tespit edilmiştir.

Öte yandan ilaçlara, ve kimyasal maddeye maruz kalma durumu ile kataraktı olan hastalarda renk görme sorunları gerekli müdahalelerle çözülür.

Haftaya yeni konular ile görüşmek dileğiyle.

Sağlıkla kalın.