Ülkemizin önde gelen gazetecilerinden Cenk Mutluyakalı'nın sosyal medya hesabından paylaştığı gönderide önemli bir konuya parmak bastı. Ülkemizde "sahte reçete" ile ilgili çıkan ve toplumda infial yaratan tutuklamalarda önemli bir konuya değindi.
Mutluyakalı'nın o paylaşımı:
İnsan hakları ihlalinin “ama”sı, “fakat”ı, “yani”si “hani”si olmaz!
İhlal ihlaldir ve Kıbrıs’ın kuzeyi bu anlamda medeniyetten uzaktır.
En "mühim" ustalık eserlerimiz arasında yanlışlarımıza kılıf bulmak, ayıplarımızı laf cambazlığıyla örtmek, kusurlarımızı meşrulaştırırken üzerinden bir de haklı çıkmak var.
Evrensel hukukta "masumiyet karinesi" dedikleri ilke açıktır.
Suçu kesinleşmediği sürece kimseyi "suçlu" ilan edemezsiniz!
İnsanları adıyla, sanıyla, görüntüsüyle her gün, her gece toplumun önüne atarsanız, “suçlu” olarak bilinçlerde yer ederler.
Evet, bu, açık açık insan hakları ihlalidir.
Doktor da olsa fark etmez işçi de!
Müteahhit de olsa aynı, tefeci de...
Bağımsız bir mahkemede, adil ve açık bir yargılama sonucunda mahkum edilene kadar insanları "suçlu" gibi deşifre etmek, istediğiniz gerekçeyi ortaya koyunuz, insan hakları ihlalidir.
Üzgünüm ama daha fazla izlenme, popüler olma, beğenilme, dikkat çekme, okunma, ses getirme gibi popüler kaygılarla en temel insan hakkı çiğneniyor.
İsimleri kapatan ama fotoğrafları açık yayınlayanlara ne demeli…
Ya da önce insanlar rezil rüsva ederek, peşinden günah çıkaranlara…
Bir de “kelepçe” meselesi var tabii…
Bence bu durum da “suçsuzluk ilkesi”ne ters!
Eğer saldırgan değilse bir kişi. Katillik yapmamışsak açık açık… Siz onu “kelepçe” ile toplumun karşısına çıkardığınız zaman “suçlu” yerine geçiyor.
Henüz yargılama bitmeden…
İnsanları yargılayalım ama aşağılamayalım!
Suçlu kimse cezasını çekecek zaten…