Cumhurbaşkanı seçimleri propaganda döneminden beridir uykuda olan Maraş tartışması, o dönemde de kapalı bölgeyi gündeme getiren Kudret Özersay girişimiyle yine konuya daldık. Kıbrıs sorununu unutan onlarca insan havalarda uçuyor, “Maraş açılıyor” coşkusu sardı etrafı. Hatta Başbakan Ersin Tatar, kapalı Maraş’ı Las Vegas’a döndürecek kadar uçtu. Kıbrıs’ta atılacak her adımın uluslararası hukukta kabul görmesi gerçeğini unutmadan ve ayaklarım yere basarak kapalı Maraş konusuna değinmek istiyorum. Maraş’ın kapalı bölümünün hatta Kıbrıslı Rumların turizm tanıtımlarında “hayalet şehir” dedikleri Maraş’ın açılmasını herkes istemektedir. Ama nasıl açılabileceğiyle ilgili iki zıt görüş bulunmaktadır. Birincisi BM kontrolünde Maraş’taki mülklerin yasal sahiplerine verilmesi yoluyla açılmasıdır. İkincisi de KKTC yönetiminde açılabileceği şeklindedir. Aresti davası sonucu ortada dururken ve Taşınmaz Mal Komisyonu çalışmaları aksak da olsa devam ederken, bizler uluslararası hukukun bir parçası olma hedefinden vazgeçmediysek KKTC Hükümeti’nin Maraş’ı açma gibi lüksü olamaz. Yapılan popülizmden öte değildir. Mevcut konjonktür de Maraş’ın eski sahiplerine devredilip, mülklerinin BM gözetiminde yaşam bulması da zor görünüyor. Bakanlar Kurulu’nun Maraş ile ilgili yaptığı kısıtlı açıklamaya bakıldığında kapalı bölgenin envanterini çıkartmak yerinde bir adımdır. Oralarda 45 yıl sonra tablonun ne olduğunun görülmesi anlamlıdır. Hatta Maraş’ın hayat bulmasıyla ilgili ikinci adım için iyi bir veri tabanı oluşabilir. Kıbrıs sorununun çözümünde inisiyatif almayan ve sadece süreci gözlemci olarak izlemekten öteye geçemeyen BM’nin bu tavrıyla, başarısızlıkla sonuçlanan her müzakere süreci sonrası, çözüme olan inanç da azalmaktadır. Kıbrıs sorununun çözümünü beklemeden, Maraş’a her iki toplumun kabul göreceği bir formül üretmek imkansız gibidir. Neden Kıbrıslı Rumları da ikna etmeye mecburuz diye soranlara da imza atılan uluslararası metinleri hatırlatmakla yetineceğim. O zaman ne olacak? Kıbrıs sorununda dönem dönem tartışılan parça parça çözüm formülü Maraş için uygulanabilir diye düşünüyorum. Maraş’ta oteli bulunan uluslararası şirketler ya da Kıbrıslı Rum mülk sahipleriyle temasa geçip Taşınmaz Mal Komisyonu devreye girebilir, ya da komisyon aracılığıyla mülkü devredilecek otel ve/veya otellerin turizme kazandırılması imkanı tanınabilir. Maraş ile ilgili ne adım atılacaksa atılsın, Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden olması gerekmektedir diye düşünüyorum. Gelelim, Maraş konusunun diğer yönüne. Maraş’ın müzakerelerde önemli bir yeri olduğunu Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, benden daha iyi bilmektedir. O zaman Maraş ile ilgili KKTC hükümetinin inisiyatifiyle bir adım atılmasının müzakereleri yeniden başlatma olasılığını sekteye uğratmak olduğunu da benden daha iyi bilmektedir dışişleri bakanımız. Federasyon değil de iki devletli bir çözüm için bile masaya çekmesi gerektiği Rum liderliğini, Maraş’ta tek taraflı adım atarak nasıl masaya oturtabileceğini de bu topluma açıklamalıdır. Bıraktım, alınan kararları uygulamadan cumhurbaşkanına bilgi verileceğini sık sık seslendirilmesini. Karar alındıktan sonra bilgi vermeye gerek yok Cumhurbaşkanı da meclis de basından okuyabilir. Demokrasinin arzu edilen yönlerindendir müzakere ederek kararların üretilmesi. Umarım bundan sonra hata gördüğüm bu algı devam ettirilmez. Cumhurbaşkanı Akıncı’yı yok sayarak adımlar atılması hükümetin ilk icraatı olarak ortada duruyor. Bu yöndeki inkarları da inandırıcı gelmemektedir. Ben, tüm bu yaşananları Nisan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili propaganda döneminin başlangıcı olarak görüyorum.