Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sultan
Şehitoğlu Okumuşoğlu’nun “Antik Bir Hastalığın Modern Yeme Bozukluklarıyla İlişkisine
Kısa Bir Bakış: Pellegra ve Anoreksiya Nervoza” başlıklı makalesi önemli ulusal
indekslerden Ulakbim-TR dizinde taranan bir dergide yayınlandı.
Makalede, Anoreksiya Nervoza psikopatolojisinden söz ediliyor
Makalesinde “kısıtlayıcı yeme bozukluğu psikopatolojileri” arasında yer alan en tipik
belirti olarak sözde “ideal bedene” sahip olma isteğiyle kendini açlıktan öldürürcesine gıda
alımını kısıtlama semptomuyla bilinen Anoreksiya Nervoza psikopatolojisinden söz
edildiğini belirten Doç. Dr. Sultan Okumuşoğlu, herhangi bir sebepten vitamin eksikliği ile
karakterize bir durum olan dermatit, diyare, demans gibi üç tipik semptomla anılan Pellegra
hastalığına dair bilgiler sunmakta ve bu iki hastalığın ilişkisine dikkat çekildiğini ifade etti.
“Makalede her ikisi de ciddi ve ölümcül sonuçlarla seyredebilen bu iki hastalığın
belirtilerinden ve bir arada görülme ihtimalleri hakkında disiplinlerarası farkındalığın
öneminden söz edilmektedir” diyen Okumuşoğlu, makalede Pellegra’nın artık görülmeyen
“antik” bir hastalık olduğu efsanesinin ya da hatalı algısının tanıyı zorlaştırıcı etkilerine dair
bilgiler verildiğini ve ayrıca pellagra gibi bir hastalığın artan yoksulluk gibi hızla değişen
çeşitli sosyal faktörlerle de ilişkisinden söz eden alandaki yayınlara dikkat çekildiğini belirtti.
Okumuşoğlu makalesinde, kısıtlayıcı tipte yeme bozukluğu psikopatolojisi olan bireylerin
aynı zamanda Pellegra olasılığı açısından da değerlendirilmesinin önemli olduğu kadar,
dermatolojik problemler yaşayarak, kozmetik kaygılarla yardım almak için çeşitli
profesyonellere başvuran kişilerin yeme bozukluğu olasılığı açısından değerlendirmeye
yönlendirilmesinin gerekliliğini vurguladı.
Okumuşoğlu çalışması ile ilgili şu bilgileri aktardı; Gıdalara katkı maddeleri -çeşitli
vitaminler ve benzeri mikro gıdalar- eklenmesinden dolayı Pellegra hastalığının artık
görülmeyen antik bir hastalık olduğu mitinin doğru olmadığı açıklanmaktadır. Bu yanılgının
çeşitli farklı disiplinlerden profesyonellerin hastanın tanısını gözden kaçırmasına neden
olabileceğine işaret edilmektedir. Bu gözden kaçma durumunda, Pellegra gibi “antik” bir
hastalığın günümüzde artık görülemeyeceği algısının/önyargısının özellikle etkili olduğu ya
da kimi profesyonellerin disiplinlerarası farkındalık gerektiren bu hastalıktan yeterince
haberdar olmayışının rolü olabileceği vurgulanmaktadır.
Doç. Dr. Sultan Okumuşoğlu makalesinde sonuç olarak, sözü edilen bu iki bozukluğun
ilişkisine ve semptomlarına dair disiplinlerarası farkındalığın hastaların hızla teşhis ve
tedaviye kavuşması açısından öneminli olduğuna işaret ederek, çalışmada ayrıca Dünya
literatüründeki çalışmalarla konunun öneminin vurgulandığı ancak Türkiye’deki -farklı
disiplinlerden profesyonellerin kolayca ulaşabileceği- ilişkili akademik yayınların kıtlığının
endişe verici olduğunun altını çizdi.