Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 19. MÜSİAD EXPO fuarında konuştu.
Konuşmasında tahıl sevkiyatına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmesinde tahılı az gelişmiş ülkelere gönderme konusunda destek istediğini söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesini de aktaran Erdoğan, Tahıl Koridoru Anlaşması'yla sevk edilen tahılların öncelikle fakir ülkelere ücretsiz olarak gönderilmesi konusunda mutabık kalındığını ifade etti.
'MİLYONLARCA İNSANIN ÇEKTİĞİ SIKINTI GÖZ ARDI EDİLİYOR'
Erdoğan, tahıl krizinin yıkıcı sonuçlarını Afrika ve Asya'daki kırılgan devletlerin en ağır şekilde yaşadığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Krizin ekonomik yönü konuşulurken ne yazık ki milyonlarca insanın çektiği sıkıntılar göz ardı edilmektedir. Somali başta olmak üzere Afrika’da bir lokma ekmeğe bir tas suya ulaşamadığı için can veren her çocuğun her masumun acısı yüreklerimizi dağlıyor, vicdanlarımızı kanatıyor. Milyonlarca insanı ölümün eşiğine getiren bu trajedileri sona erdirebilmesi konusunda maalesef kayde değer bir çaba gösterilmiyor" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Dünyanın 125 ülkesinden 100 bine aşkın ziyaretçiyi ve 5 milyar dolarlık ticaret hacmini hedefleyen fuarımızın başarılı geçmesini temenni ediyorum. Çarşamba günü başlayan ve inşallah yarın sona erecek fuara ülkemiz dışından ve içinden ilginin gayet yoğun olduğunu öğrendim. Fuar kapsamından ilk kez D-8 büyükelçileri zirvesini gerçeleştirilmesini takdirle karşıladım.
Gerek iştirakçiler gerek sergilenen ürünler gerekse etkinlikler bakımından oldukça zengin içeriğe sahip fuarın hedeflerine ulaşacağına inanıyorum. Müsiad başta olmak üzere fuar için katlarından dolayı herkese teşekkür ediyorum.
Kıymetli dostlar dünyamız son 3 yıldır, küresel salgınla başlayan ardından sıcak çatışmalar ve bölgesel gerilimlerle devam eden sancılı bir süreçten geçiyor. Salgın döneminde alınan sert tedbirlerin tedarik zincirleri ile uluslararası ticaretinde işleyişinde yol açtığı tahribatın etkilerini halen hissediyoruz.
Gelişmiş ülkeler dahil pek çok ekonomi son 50-60 yılın en yüksek enflasyon rakamlarıyla baş etmeye çalışıyor. Bilhassa aşırı artan enerji gıda ve ham madde fiyatlarının ekonomiler üzerindeki baskısını bir müddet daha hissedileceği anlaşılıyor. Gıda ve enerji krizi ile birlikte sosyal refah kayıplarını da derinleştiren bu yeni gerçeklik karşısında çoğu ülke yalpalamakta ve çaresiz kalmaktadır.
Krizi herkes çeşitil derecelerde hissetse de yıkıcı sonuçlarını en ağır şekilde yaşayanlar Afrika ve Asya'daki kırılgan devletlerdir. Krizin ekonomik yönü konuşulurken ne yazık ki milyonlarca insanın çektiği sıkıntılar gözardı edilmektedir.
Somali başta olmak üzere Afrika’da bir lokma ekmeğe bir tas suya ulaşamadığı için can veren her çocuğun her masumun acısı yüreklerimizi dağlıyor, vicdanlarımızı kanatıyor.Milyonlarca insanı ölümün eşiğine getiren bu trajedileri sona erdirebilmesi konusunda maalesef kayde değer bir çaba gösterilmiyor.
Uluslararası toplumun salgın döneminde ortaya çıkan trajedilerden gereken dersleri çıkarmadığına üzülerek şahit oluyoruz.
Özellikle ağızlarını her açtıklarında dünyanın geri kalanına insan haklarını ve özgürlük dersi veren batılı kurumların ve ülkelerin bu vahim tablo karsısında kayıtsızlığı utanç vericidir.
Dün akşam Guterres ile yaptığım konuşmada dedim ki; "G-20’de bunu gündeme getirelim." Ve G-20 zirvesinde de özellikle de dünyada neler yapacağız. Ukrayna, Rusya arasındaki bu savaşla birlikte özellikle biz gelişmiş ülkelere mi bu tahılı gübreyi gönderecez. Yoksa az gelişmiş fakir, garip ülkelere mi göndereceğiz. Bunun için ortak bir adım atalım.
Kesinlikle az gelişmiş fakir fukara ülkelere bu desteği verelim. Zira sayın Putin, dünkü görüşmemde bana şunu söyledi: 'Biz ücretsiz olarak bu tahılı bu ülkelere Cibuti, Somali, Sudan buralara gönderelim.' Bunu da dedik G-20 geniş çaplı görüşelim. Bu konuda mutabık kaldık. Atmamız gereken ve yapmamız gereken adım budur. İnşallah bu ayın 13-14’ünde bir araya geleceğiz. Ve orada da bu görüşmeleri yapacağız. Avrupa’yı bahçe, dünyanın geri kalanını ise vahşi otlar olarak tanımlayan zihniyetin bu şekilde davranmasına elbette şaşırmıyoruz. Ama kabul de etmiyoruz.
Bunlar için medeniyet sadece Batı'yı insan sadece beyaz adamı, hak ve özgürlüklerde ise Avrupa bireylerini ifade etmektedir.Afrikalı, Asyalı ve Latin Amerikalıları ise ancak ucuz iş gücü ile altını ile petrolü ile ve diğer doğal kaynakları ile bunlara hizmet ettiği ölçüde değerlidir. Şayet böyle bir durum yoksa bu insanlar görkemli Avrupa bahçesini istila eden birer ayrık otundan ibarettir.
Sömürgeciliği yeni yol ve yöntemlerle devam ettirenlerin krizler karşısında vicdani tavır takınmasını da beklemiyoruz. Bizi asıl üzen İslam dünyasındaki kardeşlerimizin en azından bir kısmını mazlum ve mağdurlarının çığlıklarına sağır kesilmesidir. Türkiye pek çok alanda olduğu gibi bu ususta da farkını ortaya koymaktadır ve koyacaktır da.
Değerli kardeşlerim şunu özellikle bilmenizi isterim. Dünyanın milli gelire en fazla insani yardım yapan ülkesi olarak şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Muhattaplarımızla yaptıklarımız son görüşmelerde özellikle de az önce de ifade ettiğim gibi karadenizdeki tahil koridorunda özellikle Afrika'daki ihtiyaç sahiplerinin daha fazla istifade ettirilmesine yönelik anlayış birliğine vardık. Ve bunu geliştiriyoruz.
Şu an ciddi gıda krizi ve kıtlıkla boğuşan Somali, Cibuti, Sudan başta olmak üzere tüm ihtiyaç sahibi ülkelere tahıl gemilerinin öncelikle ulaşmasını temin edeceğiz. Ayrıca Türkiye olarak 11 yıldır tüm imkanlarımızla yanlarında olduğumuz Somali halkına bu zor günlerinde daha fazla destek vereceğiz. Bu noktada bir iş adamı derneği olmanın ötesine geçerek mazlum ve mağdurlara da sahip çıkan MÜSİAD’ın çabalarını takdirle takip ediyorum.
Suriye İdlib’de 600 haneden oluşan MÜSİAD köyünü tamamlayan derneğimizi ve hayır severlerimizi şahsım milletim adına tebrik ediyorum. Rabbim yaptığınız yardımları katından kabul ve makbul eylesin diyorum. Ülkemizin ekonomi politikasını yaşadığımız tecrübeler ve değişen şartlar ışığında yeniden inşa ettiğimiz süreçten geçiyoruz. Amacımız Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, İhracaat ve cari fazla yolu ile büyüterek küresel ticaret ve finansman sisteminin sadece belirli odaklara hizmet eden cendereden kurtarmaktır.
Bu doğrultuda yürüttüğümüz zorlu mücadelenini meyvelerini toplamaya başladık. Yaşanan her küresel kriz Türkiye’nin bu tercihinin ne kadar doğru olduğun teyit etmektedir. Bu başarının lokomotivi siz iş insanlarımızsınız. Girişimcilerimizsiniz, sanayicilerimizsiniz, ihracatçılarımızsınız. Bil hassa iş dünyamızın yeni ürünler geliştirme ve yeni pazarlar bulma konusunda sergilediği başarı gerçekten takdire şayandır.
Türkiye’nin küresel düzeyde en yaygın teşkilatlanma ağına ve faaliyet çeşitlilğine iş kuruluşu MÜSİAD’ın bu doğrultuda gösterdiği faaliyetin ve verdiği katkının yakın şahidiyiz. Son dönemde küresel krizi fırsata dönüştürmü ususunda kat edilen mesafeyi ihracat ve istihdam rakamlarımızda zaten görüyoruz. Bununla birlikte enerji ve emtiya fiyatlarındaki dalgalanmaların üzerine gelişmiş ülkeler de giderek yayılan resesyonu eklenmesi işimizi güçleştiriyor.
Petrol, doğalgaz, nükleer güç, kömür gibi kendine yeterli enerji kaynaklarına sahip ülkeler, küresel düzeydeki fiyat artışlarından sınırlı sayıda etkilendikleri için avantajlı duruma geçiyorlar. Resesyonla birlikte daralan pazarın daha çok bizim yoğun ihracaat yaptığımız bölgelerde olmasının ihracatçılarımızı zorladığı anlaşılıyor. Kimi alanlarda bunun emaresini görüyoruz. Ancak bizim maharetimiz zaten böyle dönemlerde kendimize yeni çıkış yolları bulmamız değil midir?
Öyleyse şikayet etmeyeceğiz. Hep birlikte çözüm yollarına bakacağız. Türkiye, orta ve yüksek teknolojiye yüksek katma değere dayalı ürünlerin üretimi ihracatını konusunda yoğun gayret göstermekle birlikte sanayimizin ana omurgasını hala temel ihtiyaç maddeleri oluşturuyor. İnsanlar yemekten giyinmekten, günlük hayatları için gerekli temen ürünleri almaktan vazgeçmeyeceklerine göre bizim pazarımız kolay kolay bitmez küçülmez.
Herhangi bir yerde enerji gibi elimizde olmayan girdi artışlarına dayalı rekabet sebebi ile kaybettiğimiz avantaji bir başka yerde hızla telafi etme imkanına sahip olduğumuz düşünüyorum. Tabii bunu söylerken enerji konusundaki çözüm arayışlarını da kesintisiz sürdürüğümüzün de altını çizmek istiyorum.
Hidroelektrik kaynaklarımızı sonuna kadar değerlendirirken güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynakların yaygınlaşmasını da teşvik ediyoruz. Sürekli ve sürdürlebilir enerji için, yenilenebilir enerjiye dayalı üretimde oluşan dalgalanmaları dengeleyecek diğer araçları da hızla ülkemize kazandırıyoruz. Unutmayın artık Türkiye inşallah doğalgazda bir hat olacak. Rusya doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya sevki konusunda sayın Putin’in açıklamalarını dinlediniz ve duydunuz. Bu çalışmayı dayanışma içerisinde sürdürceğiz. Ayrıca Karadeniz’de bulduğumuz doğalgazı sisteme verdiğimizde konutların ihtiyaçlarını karşılama yanında elektrik üretiminde de rahatlama sağlayacağız. Akkuyu nükleer üst santralimizin üniteleri etap etap devreye girdikçe Allah'ın izniyle bu sıkıntıyı da tamamen çözmüş olacağız. Ardından Sinop nükleer enerji noktasında bizim ikinci etabımız olacak.
Şu an Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımız 3. etapla ilgili çalışmaları da sürdürüyor. Bu süreçte sanayicilerimizin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak enerji üretimine yönelik yatırımlara ağırlık vermeleri gerekiyor. Enerji Bakanlığımızın ve diğer ilgili kurumlarımızın bu doğrultuda yürüttükleri çalışmalarda herhangi bir eksiklik ve aksaklık tespit edersek hemen çözüm yoluna gidiyoruz. Finansmana erişim meselesinde de iş insanlarımızın yanındayız. Sürekli birinci derecede kamu bankalarımızın bu konudaki desteklerini artırmalarını uyarısında bulunuyorum. Geçmişte bu konuda sağladığımız imkanların istismarların sonuçların bedelini hep bedelini ödedik, ödüyoruz."