KIBRIS

Dipkarpaz'da kadınların üretimlerinin satışı için merkez oluşturuluyor

Seçim sonuçlarını değerlendiren birçok kişi kendi arzuladığı hükümet formülünü “ideal” olarak yansıtırken, bunu da halkın iradesine dayandırıp kendisini haklılaştırmaya çalışıyor.

Seçimlerin neticesine bakıldığında, “halkın iradesi” ya da “halkın mesajı”, güçlü hükümet olarak değerlendiriliyor. Ve bu güçlüyü de rakamlar fazla olmak şeklinde algılanıyor.

UBP’nin 21, CTP’nin 12, HP’nin 9, DP’nin 3, TDP’nin 3 ve YDP’nin 2 milletvekili çıkarmasıyla, mecliste temsil edilen parti sayısı 4’ten 6’ya yükseldi.

Bu sonuç rakamsal olarak güçlü hükümet algısını yansıtmıyor. Eğer seçmen milletvekili sayısı fazla olan partilerden oluşan bir hükümet mesajı verecek olsaydı, barajı bu kadar parti geçmezdi.

Halkın Partisi, UBP ile hükümet kurmayacağını açıklamasının ardından bana ilginç gelen bir suçlamaya tabi tutuluyor.

Halkın iradesi UBP-HP hükümetini işaret etmiş ve UBP ile hükümet kurmak HP’nin göreviymiş, halkın iradesine ihanet etmemeliymiş şeklinde eleştirilerin hızı kesilmiyor.

HP, eğer UBP ile hükümet kurarsa, elbette aritmetik olarak rahat bir hükümet kurulur. Rakamlara baktığımızda sorun yok da ruhlara baktığımızda aynı değil.

Bence, HP, UBP ile hükümet kurmamakla seçmene ihanet etmez, seçmenin iradesine de saygısızlık etmez. Seçim öncesini hafızalardan silip bugüne bakmak ne kadar doğrudur, bunu düşünmek gerek. “UBP’den hesap soracağı için kendisine oy verenlere ihanet olmaz mı UBP ile hükümet kurmak” Bir de bu açıdan bakmak gerek diye düşünüyorum.

O zaman ne olacak sorusunun yanıtı UBP-DP-YDP ya da CTP-HP-DP-TDP koalisyon hükümetlerindedir.

İstikrardan, hükümet ömrünün uzunluğu algılanıyorsa bu hedefe hizmet edecek en iyi formül, UBP-DP-YDP koalisyonudur…

İki partili koalisyonlarda kısa ömürlü hükümetler yaşanırken üçlü ya da dörtlü hükümetle işimizin daha zor olduğunu savunanları anlamaya çalışırken, uzlaşmayı denemeden ayrışmayı düşünür, pozitif yerine negatif bakışımızı baskın gelir durumda görüyorum kendimizi.

Hiçbir seçenek, son yıllarda bulunan hükümet formüllerinden daha kötü değildir.

Barajı geçen partilerin sayısındaki artışın altından başka sonuçlar arayarak, seçmenin mesajını farklı pencerelerden de okumayı denemeliyiz.

Ben mecliste temsil edilen partilerin sayısının artmasını, eğer ideolojik duruş olarak çeşitlilik sağlanabiliyorsa demokrasi zenginliği olarak görüyorum. Mecliste temsil edilen görüşlerin yetersizliği böyle bir sonucu doğurmuştur ve mevcutlardan daha fazla ses yüzde 5’lik barajı geçecek kadar bir ideolojik yenilik ve farklılık var demektir.

Sağ kanat partileri UBP ve DP’nin bıraktığı boşluk, YDP’yi meclise taşıdı. Diğer taraftan kurulduğu günden beri sağ mı yoksa sol bir parti mi tartışmalarını bugüne kadar tartıştıran HP sayesinde, ideolojileri sorgulatan ve sağ-sol ayrışmasına karşı duruş sergileyen bir kitlenin de çoğalmaya başladığını gösterdi. Bu da her iki kanadın zaaflarının bir eseridir.

Bu nedenle mecliste oluşan bu çok sesliliği iyi değerlendirmek ve uzlaşı kültürünü meclise taşımamız gerek diye düşünüyorum.

Bana göre halkın siyasi partilere verdiği mesaj: Size bu ülkeyi tek başınıza yönetmek için güvenmiyorum, eğer hükümette yer almak istiyorsanız, uzlaşmayı ve birlikte hareket etmeyi öğrenmeniz gerekir.