Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Nörobilim çalışma grubundan Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu, İlayda Mahmutoğlu, Helin Karol, Meliha Çiçekseven, Nermin Bayraktar ve Münevver Kadiroğulları “Dünya Talasemi Günü” ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dünya Talasemi Günü’nde Talasemide uzun vadeli sağlık sorunlarına vurgu yapmak amacıyla hazırlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Talasemi ve diğer kalıtsal kan hastalıklarının önemini vurgulamak ve toplumda farkındalık oluşturmak adına, 1993 yılından bu yana tüm dünyada 8 Mayıs “Dünya Talasemi Günü” olarak anılmaktadır. Bu bozukluk adamızın da yer aldığı Akdeniz çevresinde Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya ülkelerinde daha yaygındır. Uluslararası Talasemi Derneği de yedi Kıbrıslı’dan birinin beta talasemi taşıyıcısı olduğunu, yani 49 çiftten birinin bu hastalığa sahip çocuk sahibi olma ihtimalinin yüzde 25 olduğunu belirterek, hastalığın taşıyıcılığının bölgemizdeki yaygınlığına vurgu yapmıştır. Evlilik öncesi tarama zorunluluğu ile uzun yıllar talasemi hastası bebek doğumunun önüne geçilse de globalizasyon çağında görülme olasılığı yeniden ortaya çıkmıştır.
Genetik kan hastalığı kategorisinde bilinen beta talasemi, kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin miktarını azaltan, kırmızı kan hücrelerinin üretimini düşüren ve anemiye neden olan beta globin zincir yapımının azalması veya olmaması ile tanımlanır. Bir çocuk, her ebeveynden bir tane olmak üzere iki kusurlu gen aldığında talasemi majör tablosu oluşur. Yaşamın başlarında, talasemi majörlü hastalar tipik olarak şiddetli kansızlık belirtileri gösterir. Sık kan transfüzyonu ihtiyacı duyarlar. Zamanla tedavi edilmez ise dalak, karaciğer ve kalp genişler. Kemikler ayrıca ince ve kırılgan olabilir. Birçok talasemi hastası için kan nakli çok hayatidir. Kan bağışında bulunmak ve kampanyalara destek vermek hastalarımız için çok kıymetlidir.
Kıbrıs Talasemi Derneği ve Talasemi Merkezi sorumlu hekimleri Kuzey Kıbrıs'ta hasta sayısını 150 olarak belirtmektedirler. Artık erişkin yaşta olan hastaları, hem uzun süreli hastalığın getirdiği anemi hem de tekrarlayan transfüzyonlar sonucunda bazı uzun dönem sorunlar da beklemektedir. Uzun vadede, kansızlığın getirdiği kronik yorgunluk, halsizlik, nefes darlığı, çarpıntı ve vücutta çok fazla demir birikimi kalp, karaciğerde sorunlar gözlenebilir. Talasemi hastalarında görülebilecek kalple ilgili kronik kardiyak sonuçlar içinde kalp yetmezliği, kalp ritminde düzensizlik, akciğere giden damarda basınç artışı ve artmış pıhtılaşma riski sayılabilir.
Talasemi hastalarında uzun vadede etkilenebilecek organlardan biri de karaciğerdir. En önemli karaciğer hasarı nedeni karaciğerde demir birikimidir. Bunun yanında tekrarlayan transfüzyonlar hepatit B ve hepatit C enfeksiyonları riskini de arttırabilmektedir. Ek olarak, bazı hastalar hormonal, azalmış doğurganlık, osteoporoz ve gecikmiş büyüme yaşayabilir. Kalp ve karaciğer sorunları rutin kontrollerde her zaman takip edilmektedir. Henüz rutin izlem içerisinde olmayan ancak yine uzun hastalık süreci, demir birikimi ve artmış pıhtılaşma riski ile ilişkilendirilen bilişsel sorunlar da talasemi hastalarında bildirilmiştir. Özellikle tarama yapılmaz ise gözden kaçabilen bu sorunlar artık erişkin yaşa ulaşan ve aktif yaşamın ve çalışma hayatının içinde olan hastalar için zorlayıcı olabilir. Bu nedenle DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Talasemi Merkezi iş birliği ile talasemi hastalarımız için unutkanlık taraması çalışması başlatılmıştır. Bu taramalar için hastalarımız Talasemi Merkezi sekreterliği ile bağlantı kurabilirler.”