Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Eskişehir CHP Milletvekili Utku Çakırözer grubu adına konuşma yaptı. Çakırözer konuşmasında KKTC’nin kuruluşunun 40'ıncı yıl dönümünü kutlarken, Barış Harekâtı'nda ve cumhuriyetin kuruluşunda hizmeti geçmiş devlet büyüklerini de minnetle andı.

KKTC’nin tanınma konusunda uğradığı haksızlıklardan bahseden CHP Milletvekili Utku Çakırözer, dünyadaki diğer Türk devletlerinin de özverisiz tutumlarını sert bir dille eleştirdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Eskişehir CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM’de yaptığı açıklamaları şu şekilde:

“Sayın milletvekilleri, biz bugün Azerbaycan'ımızın büyük bir hukuksuzluğu, mağduriyeti bitiren zaferiyle mutluluk duyarken, coşku duyarken bir başka büyük mutluluğun da yıl dönümünü yaşamaktayız. Tarih sahnesinden yok edilmek istenen Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin vatanı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'miz bugün 40'ıncı yaşını kutlamakta.

Hasan Esendağlı: Liyakat ilkesinin ihlali Anayasa’ya aykırılık seviyesinde bir hukuki sakatlıktır Hasan Esendağlı: Liyakat ilkesinin ihlali Anayasa’ya aykırılık seviyesinde bir hukuki sakatlıktır

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'mizin kuruluşunun 40'ıncı yıl dönümünü ve kardeş Kıbrıs Türk halkının 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı'nı yürekten kutluyorum. Gelecek yıl temmuz ayında da Kıbrıs Barış Harekâtı'mızın 50'nci yıl dönümünü kutlamaya hazırlanıyoruz. Kıbrıs Türkünün haklı davasının mimarları merhum Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş ile adaya kalıcı huzur getiren Kıbrıs Barış Harekâtı'nın mimarları merhum Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ve bu uğurda katkı sunan tüm devlet adamlarımızı, Kıbrıs Türkü için can veren tüm şehitlerimizi minnetle ve şükranla anıyoruz. Hayatta olan Kıbrıs gazilerimize saygılarımızı sunuyor, sıhhatli bir yaşam diliyoruz.

Cumhuriyet Halk Partimiz bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki törenlerde en üst düzeyde, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel tarafından temsil edilmekte ve Kıbrıs Türkünün haklı davasına bağlılığımız ve dayanışma mesajlarımız en üst düzeyde iletilmektedir. Ben de Gazi Meclisimizin bir ferdi olarak KKTC devletini ve kardeşimiz Kıbrıs Türklerini selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Barış Harekâtı'nın 50'nci ve KKTC'nin kuruluşunun 40'ıncı yıl dönümünü kutladığımız şu günler belki de hepimiz açısından bir durum muhasebesi yapmayı gerektirmektedir. Öncelikle, uluslararası toplumun tüm ambargolarına, yasaklamalarına, haksızlıklarına rağmen kırk yıldır bu cumhuriyeti demokrasi içinde yaşatmak bir başarıdır. Bu nedenle, KKTC'yi, kurucularını ve bugüne kadar görev alan devlet adamlarını ve tabii ki aziz Kıbrıs Türk halkını yürekten tebrik ediyoruz. Tabii ki bugüne kadar KKTC'nin hep yanında olan tüm cumhuriyet hükûmetlerimize de emekleri, çabaları için teşekkür etmek isterim. Ancak değerli arkadaşlarım, tüm dünyaya meydan okuyarak yaptığımız Barış Harekâtı'ndan elli yıl, KKTC'nin kuruluşundan kırk yıl sonra geldiğimiz noktada maalesef onu dünyaya tanıtmak konusunda başarılı olabilmiş değiliz. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası platformlarda yapılan konuşmalarda, atılan nutuklarda hep dünyanın Kıbrıs Türkünü, Kıbrıs davasını, KKTC'yi tanımasından bahsediyoruz ama bu konuda somut bir ilerleme sağlanabilmiş değil. Türkiye'nin en yakın olduğu ülkelere KKTC'yi tanıtmayı başarabilmiş değiliz. Bu konuda son dönemde Azerbaycan adımlar atıyor. Sayın İlham Aliyev'in KKTC Cumhurbaşkanıyla Bakü'de görüşmesi önemlidir, kültürel bir program çerçevesinde bir buluşma olsa da bunun tüm dünyaya "KKTC Cumhurbaşkanıyla görüşme" olarak duyurulması önem taşır ama yeterli değildir; ortada, bir tanıma hâlâ yoktur. Bu iyi niyetli adımların mutlaka siyasi, diplomatik adımlarla takviye edilmesi, desteklenmesi gerekir. Sadece Azerbaycan'dan değil, bölge ülkelerinin en zor dönemlerinde tüm dünyayı karşımıza alma pahasına yardımlarına koştuğumuz Katar'dan, Libya'dan, Pakistan'dan, Bangladeş'ten ve tüm Türk ve İslam âleminden de tanıma konusunda hiçbir adım gelmemiş olması KKTC ve ülkemiz adına büyük bir başarısızlıktır, üzüntü kaynağıdır.

Bakın, bir adım atılıyor ama gerisi getirilemeyince akim kalıyor. İşte, geçen yıl KKTC'nin Türk devletleri topluluğuna gözlemci üye alınmasına hepimiz sevindik, arzu ederdik ki isminde "Türk" bulunan bir devlet bu teşkilata asil üye alınsın, maalesef oldurulamadı. "Olsun, bir adımdır." dedik, iktidarı bunun için tebrik ettik ama bu sembolik adımın bile gerisini getirmekten aciz durumda olduklarını görmekten de büyük üzüntü duyuyoruz.

İşte, geçen yıl gözlemci üye yaptık ama bir yıl sonraki zirveye Kazakistan "Ben davet etmiyorum." deyince ne yaptınız? Evet, soruyorum, ne yapabildiniz? Kazakistan'ı neden ikna edemediniz, neden KKTC bayrağı orada temsil edilmedi, neden KKTC'nin lideri oraya gidemedi? Bunların hesabının millete verilmesi lazım. Az önce "Azerbaycan-Ermenistan barışı için çağrıda bulunuyorum Bakü'ye." demiştim, şimdi Kıbrıs Türkünün haklı davası için yine Azerbaycan'a çağrıda bulunuyoruz: Artık Karabağ işgali de son bulduğu için çekinmenize, korkmanıza gerek yok, Kıbrıs Türkünü tanıyın, KKTC'yi tanıyın. Başta Azerbaycan olmak üzere tüm dost ve kardeşlerimizden KKTC'ye daha açık, daha görünür destek verme çağrısında bulunuyoruz. KKTC'ye direkt uçuşları bir an önce başlatmaları; ekonomik, siyasi ve diplomatik ilişkileri kurmaları çağrısında bulunuyoruz. KKTC spor takımları üzerindeki izolasyonu artık yok etmeye davet ediyoruz. Bakın, lafa gelince mangalda kül bırakmayan bu iktidar Konya'da kendi ev sahipliğinde düzenlediği İslami Dayanışma Oyunları'nda dahi KKTC'li sporcuları yarıştıramadı, KKTC Bayrağı'nı koyduramadı. Başka bir ülkede değil, Konya'da dahi bunu yapamadınız.

Değerli milletvekilleri, işin bir başka boyutu daha var "KKTC'yi tek tanıyan ülkeyiz." diyoruz ya, aslında o konuda da tanıyormuş gibi yapmaktan vazgeçip gerçekten tanımalıyız. Ne demek istiyorum? KKTC'nin seçilmiş iktidarlarına, milleti temsil eden partilerine saygılı davranmamız gerekir; sanki bizim bir vilayetimizmiş gibi bir üslupla değil, emir kipiyle değil, devletten devlete ilişkinin gerektirdiği bir üslup içinde yürütülmesi gerekir bu ilişkinin. Türkiye'nin bir görüşünü, politikasını eleştirdi diye kırk yıldır iyi kötü yaşattığımız KKTC demokrasisinin vazgeçilme unsuru olan muhalefeti dışlamaktan vazgeçmeliyiz. KKTC'den gelen gazetecileri, muhalifleri sınırdan her haksız hukuksuz çevirişimiz aslında KKTC'nin tanınması davasına zarar vermektedir. Sağıyla, soluyla hepsi Kıbrıs Türk halkını oluşturmaktadır, hepsini kucaklamalıyız. "Bütün kararlar Ankara'dan alınıp Kıbrıs'ta uygulatılıyor." algısını yaratmaktan kaçınmalıyız. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adada ayrı bir devlet olduğunu öncelikle kendisi görmeli, tanımalıdır. Değerli milletvekilleri, tekrar ediyorum: Tanıtma konusunda iğneyi kendimize batırmalıyız. Yirmi iki yıllık AKP iktidarının belki de en çok eleştirilecek yanı şudur: 2004 yılında Annan Planı'na Kıbrıs Türkleri tereddütsüz "Evet." dedi; Rumlar ise "Barışa hayır." dediler, buna rağmen hiçbir yaptırımla karşılaşmadıkları gibi Avrupa Birliğine tam üye yapıldılar. Evet, Avrupa Birliği stratejik bir hata yaptı, bunu görmezden gelmiyoruz ama işte bu vahim hata sonrasında Türkiye'yi yöneten AKP iktidarının hiçbir etkili adım atmamış olması bugün içinde olduğumuz yalnızlığın en temel sorumlusudur. Hem Rumların üyeliğine "Eyvallah." dediniz hem de Kıbrıs Türkleri üzerindeki ambargoların kalkacağı sözünün yerine getirilmesi için hiçbir şey yapmadınız. Söyleyin, hangi ambargoyu hangi yaptırımı kaldırtabildiniz? Hiçbirini. Şimdi, yirmi yıl sonra döndünüz, "iki devletli çözüm" diyorsunuz. Evet, doğrudur ama KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'ı aynı bu sözleri söyledi diye sağlığında dışlayan, ölüm yatağında yalnızlığa mahkûm eden yine sizlerdiniz. Rahmetli Denktaş'ın tek bildiği vardı, ne diyordu hep? "Rumlar asla bir federal çözüm istemez, Kıbrıs Türkünü kendi devletleri içinde eritmek isterler, o yüzden tek çıkışımız iki devletli çözümdür. Kıbrıs Türkünün devleti olan KKTC'nin tanınmasıdır." diyordu. Peki, siz ne diyordunuz Denktaş için hatırlıyor musunuz? Gitsin, kendi memleketinde konuşsun diye kovmaktan beter ediyordunuz, o ise büyük olgunlukla "Ben asla Türkiye'yle karşı karşıya gelmem." diyerek kenara çekildi; şimdi, siz onu mumla arar durumdasınız. İsmini anmasanız da anısını korumasanız da Denktaş'ın fikirleri kılavuzunuz olmaya başladı.

Değerli milletvekilleri, başarısız olduğunuz bir diğer husus ise kendi ayakları üzerinde duran bir Kıbrıs Türk toplumu yaratamamış olmaktır. Tabii ki bu konuda uluslararası ambargoların, tanınmamış olmanın etkisi yadsınamaz ama 85 milyonluk Türkiye olarak KKTC'deki üretimi teşvik ederek ülkemizi KKTC'nin dünyaya açılış pazarı yapamamış olmamız da hepimiz için üzerinde düşünmemiz gereken bir büyük eksikliktir, bir büyük ayıptır. Tüm bu durum değerlendirmesi ışığında Kıbrıs Türkü'nün varoluşunun simgesi olan KKTC'ye 40'ıncı yaşın kutlu olsun diyoruz. Eksik de olsa bu bölgede Türkiye'den sonra demokrasisiyle örnek bir devlet var ortada. Bu devleti yaşatmak başta vatandaşlarının, sonra da orayı bugün Sayın Özgür Özel'in dediği gibi yavru vatan değil kardeş vatan olarak gören biz Türkiye Cumhuriyeti'nin temel görevidir. Anavatan ve garantör olarak Türkiye, Kıbrıs Türklerine her alandaki desteğini sürdürmelidir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın ortaya koyduğu ve AK PARTİ iktidarlarının zikzaklar sonrasında yirmi iki yılda ancak gelebildiği 2 devletli çözüm arayışı çok geç kalınmış olmakla birlikte en doğru, en isabetli, adada huzuru, barışı bozmayacak çözüm yoludur. Bu doğrultuda Kıbrıs Türklerinin özden gelen haklarının tescili ve KKTC'nin tanınmasına yönelik çabalara desteğimizin süreceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.”

Editör: TE Bilisim