Çevreyi sevmek kendimizi sevmektir.
Ülkemizde her geçen gün çevreye karşı o kadar acımasız oluyoruz ki, kendini sevmeyen bir toplumun bireylerine dönüştüğümüzü ilan ediyoruz.
Ülkemizde çevre sorunları gün geçtikçe katlanarak artarken, çevre sorunlarına duyarsızlık da aynı paralelde artıyor. Hatta yeni yeni çevre felaketlerine tanık oluyoruz.
Bu çirkinliğin son örneğine de Girne dağyolunda tanık olabiliriz.
Beton mikserlerinin, artan betonları yasak olmasına rağmen doğaya bıraktıklarını biliyoruz ve kırsal kesimlerde özellikle çukur bölgelerde buna eminim herkes rastlamıştır.
Ama ülkedeki başıboşluk öyle bir seviyeye gelmiş ki, artık işlek yolun kenarında ağaçları gömecek şekilde betonların boşaltıldığını bile görme talihsizliği yaşıyoruz.
Fotoğraflardan da görebileceğimiz bu görüntüler devlet otoritesinin sıfır olduğunun ispatıdır.
Girne dağyolunda yolun kenarına belli ki uzun bir süre devam eden sistematik bir şekilde beton dökülüyor. Dökülen betonlar biriktikçe oradaki zeytin ağaçları da betona gömüldüler. Ve bu devam ediyor…
Kimseden çekinme yok, ne yasa ne da kamuoyu baskısı yok ki tınlayan olsun. Bir kayıtsızlık aldı başını gidiyor.
Bu gelişmeler artık kendimizi bile sevmediğimizi gösteriyor. Çıkarsız ve rant peşinde olmayan kendimize küstük. Nemelazımcılık ön planda, toplumsal düşünce yok.
Eğer kendimizi sevsek, doğamıza yapılan ihanete ses verirdik. Her gün beklide bin kişinin geçtiği yolda aylardır bu görüntü var ve her geçen gün daha çok ağaç betona gömülürken neden ses çıkartan olmuyor?