KIBRIS

Bafra’da otel odasından hırsızlık

Mağusa’da Nijeryalı bir öğrencinin sopalarla vurularak öldürülmesi birçok gerçeğin yüzümüze vurulmasını da beraberinde getirdi.

Cinayet sebebinin ne olduğuyla ilgili iddialar ve halk arasında dolaşan bilgiler eğer doğruysa bu cinayetin ülkemizdeki yapısal bozulmayı tüm gerçekliğiyle ortaya koyduğunu daha net söyleyebiliriz.

Gencecik insanlar, bir kişiyi döverek arabaya atıp, kent dışına çıkartıp, sopalarla öldürüp orada bırakıp kaçacak kadar nasıl kendinden geçerler?

Nasıl bir gençlik yarattık ki, aralarından cinayeti engellemeye çalıştığını iddia eden kişiyi de elektroşokla cezalandırıp susturmaktan geri durmuyor?

Elektroşok uygulamayı gençlerimiz nerede öğrendi ve kimlere ne amaçla uygulamak amacıyla bu uzmanlığı edindiler?

Nasıl, nerede öğrendi gençlerimiz bu kadar kötü olmayı?

Aile ve toplum yapımızın bunda rolü olduğu üzerinden baktığımızda nasıl bir toplum olduk?

Öldürülen gencin kardeşi eğer doğru söylüyorsa güvenliğimizin olduğunu nasıl iddia edebiliriz? Polise başına geleceklerle ilgili bilgi veren gençle Afrikalı olduğu için mi ilgilenilmedi yoksa bir vatandaş da başvursa polisteki reflekssizlik aynı mı olurdu?

Yoksa kabullenmediğimiz ırkçılığımız polis teşkilatında da mı pekişti?

Afrikalı öğrenci ile cinayete adı karışan KKTC vatandaşı gençleri ortak noktada buluşturan ve şiddete yönlendiren ilişki nedir?

Masum olmayan bu cinayetin altından 20 yaş altı gençliğimizi kapsayacak şekilde hayatımızda bir mafya yapısı bulunduğu ve bu cinayetin de bunların hesaplaşması olduğu korkusu içindeyim.

KIBRIS Gazetesi Afrikalı öğrencilerin hem öğrenci olma süreçlerinde, hem iş dünyası içinde hem de sosyal yaşamlarında yaşadıkları sıkıntıları dile getirdiğinde, gözümüze batmayan acı gerçeğimizi net görmüştük. Mine Yücel’in yaptığı araştırmalar da bunu doğrular nitelikteydi.

Bu haberler sonrası ne olması gerektirdi?

Eğitim Bakanlığı’nın bu sorunları aşacak şekilde tedbirler alması için adım atması beklenirdi. Ne oldu dersiniz? Bakanlık, Mine Yücel’e gönderdiği bir yazıda, siz böyle bir araştırma yapmak için kimden izin aldınız şeklinde tehdit etmeyi tercih etti.

Araştırma sonuçlarından yararlanıp önlem alması gereken bakanlık, böyle bir araştırma için iznin kimden alacağını soracak kadar demokrasiden nasibini alamamış durumda. Bu durumdaki zihniyetler elbette çözüm üretemez ve biz daha da vahim sonuçlar yaşamaya adayız.

Araştırmasının ilk verilerini bizimle paylaştığı için bakanlık tarafından tehdit edilen Mine Yücel, elbette araştırmaya devam etti. Bugünün acı tablosunu aylar önce duyurmuş ve yaşanacakların habercisi olmuştu.

Sorunu çözmeye odaklanma yerine tartışılmasını önleme gayretinde olan bakanlık, yabancı öğrencilerin kalıplaşmış hal alan sorunlarının ana sorumlusudur. Eğitim Bakanlığı, ilk ve ortaöğretim dışında üniversitelerin de bakanlığı olduğunu umarız bu dönem idrak eder ve sıkıntılar halının altından bir bir çıkartılarak çözüm bulur.

Şimdi özeleştiriye geçelim, Afrikalı öğrenciler yeni kayıtsız işçi sınıfı. Ülkemizdeki işletmelerin yarısından çoğunda çalışan Afrikalı gençler görüyoruz? Bu gençlerin büyük çoğunluğunun kayıt dışı olduğunu da tahmin ederiz.

Otostop çeken her Afrikalı kadını fuhuş için müşteri bekleyen zannedip, tacizden geri kalmayanların sayısı az değil. Maalesef yollarda önümüzde seyahat eden araç sürücülerinden şahit de oluyoruz.

Yani, biz Afrikalı öğrencileri, işverenler için ucuz işçi, üniversiteler için de öğrenci sayısını artıran ve toplumsal yapıyı bozsalar da gelir kapısı olarak görüyoruz.

Diğer yandan suç makineleri içinde de yer alıyorlar. Uyuşturucu kullanan ve/veya satıcı olarak her gün mahkemelerde Afrikalı öğrencileri görmemiz bunu gösteriyor.

Afrikalı öğrenciler belki bu acı olayın ardından gündeme alınır. Ancak iki yönden konuya yaklaşmak gerek.

Hem onların sorunlarına çözüm üretip çetelerin tuzağından onları kurtarmak, hem de ülkemiz toplumsal yapısının bozulmaması için de tedbirler almak gerek