AB'nin düzensiz göçle mücadele formülü arayışları, üye ülkelerin farklı yaklaşımları nedeniyle yıllardır sonuçsuz kalıyor
Avrupa Birliği (AB), 2015'teki göçmen akınının ardından düzensiz göçle mücadele için ortak kurallar benimsemeye çalışırken bu kez de İtalyan adası Lampedusa'da patlak veren kriz, üye ülkelerin arasında yıllardır süren tartışmaları alevlendirdi.
Düzensiz göçle mücadele, AB ülkeleri arasında yıllardır en çekişmeli konuların arasında yer alıyor.
AB yönetimi, 2015'te patlak veren göç krizinden bu yana göçmenlerin, Avrupa toprağına ayak basmalarından sonra üye ülkeler arasında nasıl dağıtılacakları ya da geri gönderilecekleri sorularına yanıt arıyor.
Bu konu, halihazırda İrlanda'nın başkentinde 1990'da imzalanan Dublin Sözleşmesi ile düzenleniyor. Buna göre, mültecilerin ilk varış ülkesinde iltica başvurusu yapmaları, ardından başka bir AB ülkesine geçmişlerse başvuruyu yaptıkları ülkeye iletilmeleri gerekiyor.
AB'nin düzensiz göçü yönetmekten sorumlu kurumu olarak Komisyon, krizin akabinde işlevselliği tartışma konusu haline gelen Dublin Sözleşmesi'nin yerine geçecek bir dizi yasa teklifinden oluşan "Göç ve İltica Anlaşması"nı hazırladı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in göreve gelmesinden yaklaşık bir sene sonra, Eylül 2020'de Avrupa Parlamentosunda yaptığı ilk "Birliğin Durumu" konuşmasında açıkladığı yeni kurallar, temel olarak göç yükünü ilk varış ülkelerinden alıp tüm üyeler arasında dağıtmayı hedefliyor.
AB'nin dış sınırları güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması, kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması, anlaşmaya dair diğer önemli unsurların arasında yer alıyor.
Ancak bugüne kadar yapılan sayısız toplantıda AB ülkeleri, göçle ilgili birbirlerinden oldukça farklı tutumları nedeniyle uzlaşma sağlayamadı.
Göç, sene başında yeniden AB'nin gündemine girdi
Düzensiz göçle mücadele konusu, 2020'de baş gösteren Kovid-19 salgını, ardından Ukrayna'daki savaş nedeniyle AB'nin gündeminden bir süre uzak kaldı.
Ancak salgının etkilerinin hafiflemesiyle hemen her güzergahta göçün canlanması, 2021 yazında Afganistan'da Taliban'ın yeniden yönetime gelmesi ve 2022'nin başında Ukrayna'daki savaşın tetiklediği yeni göç dalgası, AB'yi yeniden göçe odaklanmaya zorladı.
AB'nin sınır koruma ajansı Frontex'in verilerine göre, 2022, 2016'dan beri AB ülkelerine gelen düzensiz göçmen sayısının en yüksek seviyeye ulaştığı yıl oldu. 2022'de AB'ye, 2021'e oranla yüzde 64'lük artışla 330 bin kişi yasa dışı yollardan girdi.
AB ülkelerinin liderleri, 9-10 Şubat'ta göç ana gündemiyle özel zirve düzenledi. Liderler, düzensiz göç konusunda sınırları güçlendirme, geri dönüşleri ve AB içinde dayanışmayı artırma gibi konularda daha fazla çalışmak üzere anlaştı.
Bu, AB içişleri bakanlarının 8-9 Haziran'da yaz dönemi arasından önceki son toplantılarının gündemine yansıdı. Bakanlar, "Göç ve İltica Anlaşması"nın "zorunlu dayanışma mekanizması" gereğince göçmenlerin AB ülkelerine adil dağıtımı, göçmen kabul etmeyen ülkelerin her bir kişi başına, ev sahipliği yapan ülkeye 20 bin avro ödemesini öngören kuralların üzerinde nitelikli çoğunlukla anlaşma sağladı.
Ancak "göçmen kotası" fikrine başından beri karşı çıkan Polonya ve Macaristan'dan gelen itirazlar nedeniyle 29-30 Haziran'daki liderler zirvesinden yine uzlaşma çıkmadı.
Kavga, bu kez Lampedusa Adası üzerinden başladı
Göç, İtalya'nın Lampedusa Adası'nda patlak veren kriz nedeniyle yaz aylarında da AB'nin gündemini meşgul etti.
Adanın 13-14 Eylül'de 36 saatlik sürede 6 bin kadar düzensiz göçmen almasıyla göç kavgası, AB'nin seçime gittiği atmosferde yeniden başlamış oldu.
AB kurumları, yaz arasından sonra yeniden başlayacak dönemde, Haziran 2024'teki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce Göç ve İltica Anlaşması üzerinde anlaşma sağlanmasını isterken üye ülkelerin arasındaki tutum farklılıkları belirginleşti.
Fransa sınır kontrollerini artırdı, Lampedusa'dan göçmen almayacağını bildirdi
İtalya'nın Lampedusa krizi karşısında desteklenmesi gerektiği yönünde mesajlar veren Fransa, iki ülke arasında yer alan sınır kenti Ventimiglia'daki kontrollerini artırdı.
Fransa-İtalya tansiyonu, Macron'un 15 Eylül'deki "Göç konusunda İtalya yalnız bırakılmamalı." şeklindeki değerlendirmesinin ardından düşse de Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'nin, Lampedusa'ya gelen göçmenleri almayacakları mesajı İtalyan basınında yankılandı.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, 25 Eylül'de Paris'te yaptıkları görüşme öncesinde Fransız mevkidaşı (Catherine) Colonna'ya Fransa'nın sınırda kontrolü artırma kararının "hatalı" olduğunu söyleyeceğini ifade etti.
Görüşmeden sonra ise iki bakan, açıklamalarında dayanışma ve işbirliği mesajları verdi.
Meloni ve Macron da 26 Eylül'de Roma'da görüştü, yapılan açıklamada liderlerin yarın Malta'da gerçekleştirilecek AvroAkdeniz Zirvesi (UE-MED9) ve 6 Ekim'de İspanya'daki gayriresmi AB liderler zirvesi öncesinde göçün ortak yönetimini ele aldıkları bildirildi.
Almanya, İtalya'dan gönüllü mülteci alma anlaşmasını askıya aldı
Almanya, İtalya böyle bir krizle karşı karşıyayken Roma yönetiminin Dublin Sözleşmesi çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle mültecileri gönüllü olarak kabul etme anlaşmasını askıya aldı.
Ardından İtalya'nın tepkisini çeken bir karar daha veren Almanya, Akdeniz'de düzensiz göçmenleri kurtaran sivil toplum kuruluşlarını (STK) mali açıdan destekleme kararı aldığını duyurdu.
İtalya Başbakanı Meloni, 23 Eylül'de mevkidaşı Olaf Sholz'a bu karardan duyduğu şaşkınlığı ifade ettiği mektup gönderdi.
İtalya Dışişleri Bakanı Tajani, bugün Berlin'de Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile bir araya gelecek.
Tajani, Almanya temaslarına ilişkin, "Alman mevkidaşımla Alman hükümetinin STK'leri finanse etme kararı hakkında konuşacağım. Bu, tuhaf bir durum. Neden bu şekilde hareket ettiklerini anlamaya çalışacağız." ifadelerini kullanmıştı.
Almanya, Polonya ve Çekya sınırlarındaki kontrollerini artırdı
Öte yandan Almanya, komşusu Polonya ile de göçmen gerginliği yaşıyor.
Başbakan Scholz, geçen hafta sonu Polonya ile gerginliği daha da tırmandıracak bir açıklama yaparak göçmen krizini Polonya'daki vize usulsüzlüğü iddialarıyla ilişkilendirdi.
Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau da Scholz'u ülkesinin iç işlerine müdahale etmekle suçladı.
Almanya İçişleri Bakanlığından dün yapılan açıklamada, Polonya ve Çekya sınırlarında kontrollerin arttırılacağı bildirildi. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, AB'nin dış sınırlarının daha iyi korunması gerektiğini, Avrupa’da çözüme ihtiyaç duyulduğunu vurguladı, aksi halde Şengen bölgesinin tehlikede olduğu değerlendirmesini yaptı.
Polonya da 26 Eylül'de Balkan rotası boyunca göç baskısının artması nedeniyle Slovakya'dan gelen araçlar üzerinde kontrol başlattı.
İçişleri bakanları, göç ana gündemiyle toplandı
AB ülkelerinin içişleri bakanları, böyle bir atmosferde yaz dönemi arasının ardından ilk toplantıları için Brüksel'de bir araya geldi.
Bakanların gündeminde ilk sırada göç konusu yer alıyor.
AB Konseyi'nden toplantıya ilişkin yapılan açıklamada bakanların, göçün dış boyutu ve "daha önleyici" bir modele geçiş çalışmaları konusunda görüş alışverişinde bulunacakları, daha sonra Göç ve İltica Anlaşması'na ilişkin devam eden müzakerelerle ilgili son durumu ele alacakları bildirildi.
Açıklamada, AB Konseyi, AB Komisyonu ve Parlamentonun 2024'te yasama dönemi bitmeden anlaşma sağlanması konusunda mutabık olduğu vurgulandı.
Ancak toplantı sırasında anlaşmayla ilgili herhangi bir ilerleme sağlanması beklenmiyor.
- AvroAkdeniz Zirvesi'nde de göç tartışılacak
Akdeniz'e kıyısı olan 9 AB üyesinin liderlerinin katıldığı UE-MED9'da yarın İspanya, İtalya, Fransa, Yunanistan, Portekiz, Hırvatistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Malta ve Slovenya liderleri bir araya gelecek.
Meloni'nin zirve öncesinde mevkidaşları ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı von der Leyen'e mektup yazarak düzensiz göçmenlere yönelik eylemleri daha etkili hale getirmek için ortak ve tutarlı bir tutum üzerinde çalışma çağrısı yaptığı öğrenildi.