"Resmi evrakta sahteleme", "Görevi kötüye kullanma", "Rüşvet alma" gibi suçlardan itham edilen bir polis müfettişinin 5 yıl sonra itham edilip tutuklu yargılanması için cezaevine gönderilmesinin ardından ilk duruşmada serbest kalması ciddiyetle ele alınması gereken bir olaydır.
Ali Savaş Altan, yukarıdaki suçlamalardan dolayı 5 yıl önce tutuklanıp açığa alınmıştı. 2018’in ağustos ayında gerçekleşen bu olay sonrası mahkeme sürecinin en geç Ekim 2019’da başlaması gerekirdi. Bilinen uygulama, bir kişi yapılan suçlamalardan dolayı ilk adli yılda itham edilerek yargı süreci başlatılır. Söz konusu olan kişinin polis müfattişi olması ve suçlamaların ağırlığını göz önünde bulundurduğumuzda böyle bir tutuklama görevden alacak kadar ileri götürülmüş ve elde bulgular varsa, o duruşmanın 2018 ekiminde başlaması gerekirdi.
Hadi hazırlanmadılar diyelim. Bir yıl sonra da Ali Altan’ın Ağır Caza’da itham edilmemesi ve sürecin 5 yıl sonra başlatılması, birçok soru işaretini gündeme getirirken, polis teşkilatını vicdanlarda zanlı konumuna dönüştürmüştür.
Ali Altan’ın görevini kötüye kullandığı ve rüşvet aldığı iddialarını dava gerekçesine dönüştüren ifadeleri veren Erkut Hafız’ın yurtdışında bulunması ve mahkemeye getirilemeyecek olması takipsizliği doğurmuştur.
Birçok suçtan dolayı zanlı konumda olan Erkut Hafız’ın savcılık onayıyla yurtdışına çıkmasının bu davayla bağlantılı bir taktik olduğunu anlamayan yoktur. Süreci takip eden herkes aynı kanıdadır. Zaten, Ali Altan’ı mahkum edecek güçlü argümanları olsaydı meseleyle ilgili ithamı 5 yıl bekletmezlerdi. Bu sadece benim görüşüm değil, yaygın bir kanıya dönüşmüştür.
Şimdi, başlığı açmaya çalışayım.
Bir polis müfattişinin 5 yıl mesleğinden uzak tutulması, ailece yaşadıkları maddi, toplumsal ve psikolojik yıpranmışlığın bedeli buna sebep olanlar tarafından ödenmelidir.
Teşkilatı öncelikle Ali Altan’dan özür dilemelidir. Mesleki kayıplarının giderilmesi ve teşkilata karşı oluşan güvensizlik durumunu yumuşatmak için bir adım atmalıdırlar.
Eşinin her an tutuklanabileceği endişesinde olmasına rağmen 5 yıldır dimdik ayakta durmayı başaran Gönül Altan’dan kim özür dileyecek?
Biri sağında diğeri solunda babalarını kenetleyen ve bu 5 yılda etraftan gelen imalı sorular ve bakışlara karşı sapa sağlam ayakta duran o cesur yüreklere kim hesap verecek? Gençliklerini yaşayacakları yerde, aileyi ayakta tutmak ve babalarına olan güvenlerinde zerra kadar eksilme olmayan ve bir anda olgunlaşan iki evlattan kim özür dileyecek?
Bu soruların yanıtı olarak “biz” ya da “ben” yanıtını verecek birinin bulunmadığının farkında olamama rağmen bu soruları yönelmenin görevimiz olduğunu düşünüyorum.
Polis teşkiletı kendi güvenirliliği için bugünden sonra hiçbirşey olmamış gibi hareket edemez, etmemeli de…